Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Art_hifi

Her seçi$, bir VazqeÇi$tir..
Yönetici
Katılım
1 Şub 2017
Mesajlar
466

İtibar:

Arkadaslar selamlar.internette gezinirken rodaj hakkinda yazilmis olan bi makaleyi sizinle paylasmak istedim.aslinda pek cogumuzun bildigi ve kelimelere dokmekte zorlandigi seyi,ustat hikaye tadinda anlatmis.


Kendinize iyi bir müzik sistemi almaya karar verdiniz. internette uzun uzun araştırmalar yapmakla işe başladınız, Hi-Fi konusunu iyi bildiğine inandığınız uzman kişilerin görüşlerine başvurdunuz, forumlara girip ürünler hakkında tartışmalara katıldınız, dükkanlara gidip çeşitli sistemleri kıyasladınız ve sonunda müzik zevkinize, dinleme odanıza ve bütçenize en uygun sistemi alıp evinize getirdiniz. Keyifli bir heyecan ve özenle karışık bir telaşla yepyeni cihazların ambalajlarını açıp sehpanın üzerine büyük bir itinayla yerleştirdiniz. Kullanım kılavuzlarını da okuyarak kablo bağlantılarını kusursuz olarak yaptıktan sonra en sevdiğiniz albümlerden birini seçip dinleme koltuğunuza kurulup “play” tuşuna bastınız. Müzik çalmaya başladı, aslında bunda şaşıracak hiçbir şey yok ama yine de... bu sanki daha önce dükkanda dinlediğiniz ses gibi değil, yani biraz farklı. Bir tatsızlık var. Adını koymaya çalışıyorsunuz ama biraz zorlanıyorsunuz, aslında kabul etmek de istemiyorsunuz. Ses sanki biraz daha sıkışık, tizler biraz daha parlak, müzik biraz daha sert, sahne derinliği daha önce duyduğunuz gibi değil, iki boyutlu, baslar kuru gibi, özetle seste bir tatsızlık var, hamlık var.

Bir bakıma otomobillerdeki rodaja benzer bir olgu müzik sistemlerini oluşturan ekipmanlar için de geçerlidir. Hi-Fi sistemlerin rodajına İngilizce literatürde “break in” ya da “burn in” deniyor ve Türkçe’de ise bunun karşılığı olarak odyofil çevrelerde “yanma” sözcüğü kullanılmakta. Ben ise bu olguya “pişme” demeyi daha anlamlı buluyorum çünkü “pişmemiş” bir cihaz “çiğ” veya “ham” ses üretir ve “piştikçe” “lezzetlenir”, buna karşılık “yakma” fiili hep tahrip etmeyle özdeştir: yanan şeyler kömürleşir, kül olur ve yanmamış bir şeye de kimsenin kötü gözle baktığı görülmemiştir. Bu yüzden yazının bundan sonraki kısımlarında ben izninizle “pişme” tabirini kullanacağım.

Pişme olgusu Odyofillerin ve hatta bütün Hi-Fi endüstrisinin en dertli konusudur. Hi-Fi cihaz tüketicisinin en büyük çelişkisini teşkil eder. Kendinize yeni bir cihaz veya sistem aldığınızda haliyle büyük beklentiler içinde olacaksınız, halbuki giriş paragrafındaki senaryoda olduğu gibi ilk anda alacağınız netice sistemden duyabileceğiniz en kötü ses olacak. Beklentinizin en yüksek olduğu anda sistem size en kötü yüzünü gösterecek, yeni tanışacağınız karşı cinsten biriyle buluşmaya yataktan kalktığınız halinizle gitmek gibi bir şey: buluşmanın ilk anında karşınızdakinin şaşkın bakışlarını görünce de ona şöyle söylüyorsunuz: “inan ben böyle kalmayacağım, yavaş yavaş düzeleceğim, ilk yüz saat geçsin, saçlarımı tararım, sonra yavaş yavaş tıraş da olurum sen hiç merak etme, sadece biraz sabır lütfen.”

Pişmemiş bir sistemle aynı sistemin pişmiş hali arasındaki ses farkı geceyle gündüz gibidir. Bu durum sadece sistemle sınırlı kalmayıp sistemi oluşturan bütün ekipmanlar için de geçerlidir. Pişmiş bir ara kablo ile aynı ara kablonun ambalajından yeni çıkmış örneğinin kıyaslaması çok dramatik farklar oluşturur ki kabloların pişme konusuna şüpheyle yaklaşan birçok kişi bu kıyaslamalı dinleti karşısında şaşkınlıklarını gizleyememişlerdir.

Pişme sürecinin kendisi de oldukça sancılı bir dönemdir, bakarsınız sistem bir gün iyi çalmaya başlar, tamam artık her şey yoluna girdi diye düşünürken bir gün sonra ses tekrar bozulur. Bu iniş çıkışlar pişme süreci tamamlanana kadar azalarak devam eder. Pişme tabii ki 300. saatin sonunda birden bire gerçekleşmez, sesteki gelişim iniş çıkışlı ve kademeli olur.

Bir müzik sistemindeki cihazların her birinin farklı pişme süreleri, farklı pişme yöntemleri ve farklı duyarlılıkları vardır. Bunları tek tek ele alarak açıklamaya çalışacağım.

Hoparlörler:

Pişme olgusuna en şüpheci yaklaşanlar bile belli bir süre çalıştıktan sonra hoparlörlerin seslerinde iyileşme olabileceğini kabul ederler. Hareketli elemanları vardır ve bunların esneklik kazanması gerekir, esneklik kazanma ise bol hareketle sağlanır, yani uzun süre çalışarak. Ancak hoparlörlerin hareketli parçaları dışında da pişmesi gereken elemanları vardır: sargı telleri, crossover devrelerinde yer alan kapasitör ler, endüktörler, dirençler, iç kablolaması, vs.
Hoparlörlerin pişmesi zor, uzun ve sancılıdır. Farklı marka ve model hoparlörlerin pişme sürecinde farklı tepkileri olabilir. Genellikle pişme sürecinin başlarında bas sesler çok kuru ve hacimsiz çıkar, genel ses dengesi tizlere doğru kayar ve seslerde bir incelik, sertlik ve sıkışıklık gözlenir. Kademeli olarak baslar yerine oturdukça ses gövdelenir ve tatlanır. Hoparlörlerin pişmesi zordur çünkü bir CD çalar gibi hiç müzik dinlemeden, gece gündüz 24 saat açık tutulması mümkün değildir. Müzik çalınmalı ve hatta eğer mümkünse pişme sırasında ses volumu yüksek tutulmalıdır. Ev sakinlerinin ve komşularınızın muhtemel muhalefeti göz önünde tutulduğunda günlük pişme süresi, en iyimser tahminle, 3-4 saati aşamayacaktır. Hoparlörün tam pişme süresinin 300 saat olduğunu düşünürsek (ki bu 300 saat ortalama bir değerdir, pişme bu sürenin ötesinde de azalarak devam eder), günde ortalama 3 saat müzik dinlediğinizi varsaydığımızda ses yaklaşık üç ay sonra kendine gelmeye başlayacaktır.

CD Çalarlar:

CD Çalarlar da pişmeden çok etkilenirler. Pişmemiş bir CD Çaların sesi sert, kuru ve gövdesiz çıkar. Sesin sahnesi ve dinamik aralığı arzulanan düzeyde oluşmaz. CD Çalarları pişirmek nispeten kolaydır: dinamik pasajları bol olan bir senfonik eser veya bir caz “big band” albümü “repeat” konumunda 100-200 saat müziği dinlemeksizin aralıksız çalıştırılabilir (bu arada zaman zaman müziği dinlemenizde de hiçbir sakınca yok tabii). 24 saatte bir CD’yi değiştirip farklı farklı müzikler koymakta yarar vardır. CD çaların performansında 100-150 saat sonra oldukça önemli bir iyileşme gözlemlense bile, pişmenin gerçek anlamda tamamlanması 300-500 saat sürebilir.

Ampliler:

Eğer tek başına bir pre ampli’yi pişirmek istiyorsak, işimiz kolaydır: yukarıda tarif edilen yöntemde olduğu gibi CD Çalar içinde bir CD ile birlikte çalışırken pre ampli’yi açık tutup, power ampliyi kapatsak dahi pişme gerçekleşir. Entegre ampliler ve power ampliler için durum farklıdır: pişmeleri için tıpkı hoparlörler gibi müziğin duyulacak şekilde çalınması gerekir. Amplilerin de pişme süresi ortalama 300 saattir.

Kablolar:

Bir kablonun pişmeden etkilenmesi en zor anlaşılan, en zor açıklanabilen ve şüpheciler tarafından en zor kabul edilen (veya tamamen reddedilen) bir olgudur. Ancak ne ilginçtir ki bir müzik sistemi bileşenleri arasında pişmeden belki de en çok etkilenen ve piştikçe sesi en çok değişen yine kablolardır. Bütün bunlara rağmen bu konuyu hiç deney imlememiş bir kişinin bir kablonun sesinin çaldıkça güzelleşebileceğine inanması da oldukça zordur (doğrusu başlangıçta ben de inanmamıştım). Çiğ bir kablo cansız, iki boyutlu, dinamik aralığı düşük, detaysız, tiz ve basları iyi tariflenmemiş çalar.

Uzunca bir zaman kablolardaki pişme olgusunu merak ettim, anlamaya çalıştım. Bir kablonun içinden belli bir süre müzik sinyali geçtiği zaman ve buna bağlı belli bir elektron akımı oluştuğunda bu kablonun yapısında ne tür bir değişiklik olabilirdi? Son senelerde ziyaret ettiğim odyo fuarlarında kablo üreticilerine hep bu aynı soruyu sordum ve kablolardaki pişme olayını bana açıklamalarını istedim. Ve sonunda beni tatmin eden, kolay anlayıp anlatabileceğim ve zerre kadar kuantum fizik bilgisi gerektirmeyen bir açıklamaya kavuştum. Merak edenler için bu bilgiyi olabildiğince anlaşılır bir şekilde paylaşmaya çalışacağım.

Pişme sürecinde değişiklik kablonun bakır ve/veya gümüş iletkeninde olmuyor, değişim kablonun iletken olmayan (dielektrik) ve iletkeni sarmalayan (teflon vb.) malzeme üzerinde gerçekleşiyor. iletkenin içinden elektron akımı başlayınca (ki bu büyük ölçüde iletkenin dış yüzeylerinde olur), bakır ya da gümüş iletkenin etrafında bulunan ve iletken olmayan kısım elektrostatik olarak şarj olmaya başlıyor. iletken olmayan bütün malzemenin tamamen şarj olup doyuma ulaşması belli bir süre alıyor, ki işte biz bu süreye pişme süresi diyoruz. Elektrostatik şarj işlemi tamamlandığında iletkenin içinden akan elektronların bir kısmı artık kendilerini dıştan sarmalayan malzemeyi şarj etmekle uğraşmayıp bütün enerjilerini müzik sinyalini kablonun öbür ucuna en iyi ve en emin bir şekilde iletmek için harcıyorlar. işte kablo pişme olayı bundan ibaret. Yakın zamanlarda bir kablo üreticisi üzerine pil monte edilmiş kablolar üretmeye başladı: pilin tek görevi de yine bu iletken olmayan kısım üzerinde arzu edilen elektrostatik şarjı her an sağlamak ve kablonun performansının daha ilk günden iyi olmasını temin etmek.

Kabloların pişmesi 300-500 saat gibi uzun bir zaman alır. Ara kablolar tıpkı CD Çalar, ya da Pre ampli gibi müzik dinlemeden de pişirilebilirler: CD Çalar çıkışına bağlanan ara kablo power ampli açık olmaksızın CD Çaların pişirilmesi yöntemi tekrarlanarak pişirilebilir. Hoparlör kablolarında bu yöntemi kullanmak maalesef mümkün değildir. Bu kabloların pişmesi için hoparlörler çalışmalı ve mutlaka müzik dinlenmelidir. Kablolarda pişme sonucu oluşan önemli farklar ve esasen pişme sürecinin oldukça sancılı ve uzun oluşu ortaya “Cable Cooker” (kablo pişirici) türünden pişmeyi daha hızlı gerçekleştiren cihazların çıkmasına da sebep oldu. Kablolarınızı (aynı anda birçok ara kablo, hoparlör ve güç kablosunu) bu cihaza bağlayıp ortalama 48 saat çalıştırıyorsunuz ve kablonuz pişme yolunda oldukça büyük bir mesafe kat etmiş oluyor ama yine de tam pişme daha sonra kabloyu kendi sisteminize bağladıktan sonra belli bir süre daha müzikle dinleyerek gerçekleşiyor. Bu yöntemle toplam pişme süresini önemli ölçüde kısaltmış oluyorsunuz ve pişme döneminin en başında oluşması beklenen çiğ seslerden de bir ölçüde kurtulmuş oluyorsunuz.

iyi müzik sistemleriyle müzik dinlemeyi kendine hobi edinmiş kişilerin (odyofiller) pişme olgusuyla dönem dönem karşı karşıya kalmaları kaçınılmazdır. Yeni alınan veya uzun süre bir kenarda çalışmadan beklemiş olan cihazlar pişme sürecinden geçmeden performanslarının doruğuna ulaşamazlar. Bunu iyi bilmek, tez canlılıktan kaçınmak ve sabırlı olmak muhtemel hayal kırıklıklarını önleyecektir. Sisteminiz yeni doğmuş bir çocuk gibi gelişir, olgunlaşır ve güzelleşir. Emek verdikçe, gelişimini yaşadıkça onu günden güne daha da çok severiz.


Alıntıdır..
 
Ziyaretçi olarak maksimum görüntüleme limitine ulaştınız. Daha fazlasını görmek için sitemize kayıt olunuz veya giriş yapınız.
 
Ziyaretçi olarak maksimum görüntüleme limitine ulaştınız. Daha fazlasını görmek için sitemize kayıt olunuz veya giriş yapınız.
 
Ziyaretçi olarak maksimum görüntüleme limitine ulaştınız. Daha fazlasını görmek için sitemize kayıt olunuz veya giriş yapınız.
 
Ziyaretçi olarak maksimum görüntüleme limitine ulaştınız. Daha fazlasını görmek için sitemize kayıt olunuz veya giriş yapınız.
 

Bu bilgilendirmeyi dikkate alın!

Sistem tavsiyesi için;
- Araç bilgisi
- Bütçe
Belirtilmelidir.
Konuya “Güncel” yorumu yerine “GÜNCELLE” butonunu kullanınız.
Konuyu HAFTADA EN FAZLA 1 KEZ güncelleyebilirsiniz.
Konu çözüme kavuştuğu takdirde konu başlığını “ÇÖZÜLDÜ” olarak değiştiriniz.

"Özel Mesaj" ile alınan bilgi yerine forumdan alınan bilgi referans niteliğindedir. Sistem Tavsiyeleri Sistemi Kılavuzu

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Gece/Gündüz modunu seç

Gece ve gündüz modlarından tarzınıza yada ihtiyaçlarınıza uygun olanı seçerek kullana bilirsiniz.

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.